İşletmeler Amaç Değil Araçtır

İşletmeler amaç değil araçtır. Çeşitli çıkar grupları aynı araç üzerinden farklı amaçlara ulaşırlar. Hissedarlar, çalışanlar, iş ortakları, devlet ve sosyal çevre, başlıca çıkar ortaklarıdır. Tüm tarafları mutlu etmeyen kurum amacı, sürdürülemez olandır.

Hissedarlar, girişimci olarak diğer çıkar ortaklarına davetiye çıkarır ve aynı amaç için çıkarlarını ortaklaştırmalarını önerir. Özellikle, girişimci ve çalışan ilişkisi taraflar için doğru değerlendirilmesi gereken en önemli yaşam kavşaklarından biridir.

Açık ekonomi ortamında küresel rekabetin yarattığı değişen fırsatları ve tehditleri yerel girişimcilerin doğru değerlendirdikleri şüphelidir. Çünkü açık ekonomi ile birlikte değişen yerel pazar koşullarının ve küreselleşen tüketici ihtiyaçlarının doğru anlaşılamadığı gerçeği sürmektedir.

Kurum kültürü, hem çalışan hem de tüketici bağımlılığını birlikte arayan entelektüel birikimden ve paylaşım kültüründen beslenmediğinde, işletmeler çıkar ortakları için cazip araç olma niteliğini kısa sürede kaybetmektedirler.

Kontrol edilemeyen alandaki gelişmeler karşısında (döviz kurları gibi) savunmasız olan gelişen ülke işletmeleri, kontrol edebildikleri alanda alacağı tedbirlerle risklerini minimize etmeyi ve fırsatları zamanında değerlendirmeyi öğrenemedikleri sürece, başarılı olmaları mümkün değildir.

Açık ekonomide küreselleşen rekabet ortamında, yerel pazarlarda faaliyet göstermek ve etnik pazarlara ihracat yapmak, yeterli maddi ve entelektüel sermayeyi yaratmaya yetmez.

Kurgu varsayım; 2014 yılının (USD kuru 2.34) Konjonktüründe 15 çarpanla 700 Milyon USD piyasa değeri olan yerli firma, çıkış stratejisi üretecek kurum kültürüne sahip olmadığı için fırsatı değerlendirememiştir. Aynı firma, 2018 yılında artan FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr) rakamına karşın, değişen Konjonktürde 10 çarpan ve yükselen döviz kurları (USD kuru 5.58) nedeniyle 200 Milyon USD civarına düşen piyasa değeri ile alıcı ya da ortak bulmakta zorlanmaktadır.

Söz konusu kurguda yer alan firma değişen piyasa koşullarında finansal zorluklarla da karşılaşırsa, (çünkü ekonomide bir şey değişir, her şey değişir) fırsat maliyetini hesaplamak bile istemeyiz.

İşletmeler üzerinden farklı amaçlara ulaşan tüm çıkar ortakları için kurgudaki firma bundan böyle cazip bir araç değildir. Sorun araç bazında çözülemezse, dolaylı teşvik ve desteklerle işletmenin ülke ekonomisine fayda değil yük olma safhası da başlayabilir. Ne yazık ki, yönetim zaafı nedeniyle düştükleri durumdan, aynı yönetim anlayışıyla sorunlarını büyütmeden çıkabilenler yok denecek kadar azdır.

Küresel pazarlardaki fırsatları rekabetçi yatırımlarla değerlendirmeyi bilmeyen, işletmesini araç değil amaç olarak gören ve yeni nesil girişim olanaklarını değerlendirebilecek entelektüel birikime sahip olmayan kurumları zor duruma sürükleyen, değişen piyasa koşulları değildir. Yerleşik (tutucu) doğrularla sürdürmeye çalıştıkları yönetim anlayışları ve eğitim açıklarıdır.

Açık ekonomilerde gelişen ülke pazarlarında faaliyet gösteren şirketlerin, küresel rekabet fırsatlarına ve tehditlerine iyi çalışmaları ve kurum kültürlerine yatırım yaparak rekabetçi yapılarını ve yönetim anlayışlarını değiştirmeleri ve geliştirmeleri şarttır.

Çalışan aidiyeti ve tüketici bağımlılığını birlikte hedefleyen çağdaş yaklaşımlarda, çalışan yeteneklerini geliştirme çabaları kurumsal kapasiteyi yükseltmek için programlanan ortak amaçlı faaliyetlerdir. Kurumsal kapasitenin kalitesi ise alınan kararların doğruluğu ile ölçülür.

Aynı dönemde, ülkemizin önde gelen bir çimento grubu %100 sahibi olduğu hisselerinin %40’ını 640 Milyon Amerikan Dolarına Taiwan şirketine sattı. Hiç zaman kaybetmeden Avrupa’nın en büyük çimento markalarından birinin Portekiz ve Cape Verde operasyonlarını ise satın aldı (26.10.2018 cnnturk.com ekonomi haberleri). Açık ekonominin yarattığı küresel piyasa koşullarında sermaye yaratma ve büyüme stratejisiyle ilgili iyi bir örnek verdi.

Sanırım, ne anlatmak istediğime gerçekçi bir varsayım ve canlı bir örnek ile tercüman olabilmişimdir.

Doğru kararlar ve iyi sonuçlar ile yanlış kararlar ve istenmeyen sonuçların her ikisi de kurumsal kapasitenin kalitesi ile ilgilidir.

Dönüşüm fırsatını henüz kaçırmamış her işletme öncelikle entelektüel sermayesine, kurum kültürüne, iş yapma modeline, iş analitiği ve analiz lisanına yatırım yapmalıdır.